Etiketler ve Sakladıkları – Tüketim Çağı
Günlük hayatımızın parçası olan ve her gün satın aldığımız ürünlere daha yakından bakmak ister misiniz? Özellikle onları tüketim biçimimiz çok önemli. Etiketlerin arkasında aslında bizi ne beklediğini görmek ister misiniz?
Doğanın Ortasında, Doğadan Uzağız

Yukarıdan bakıldığı zaman, modern şehirlerimiz topraktan göğe doğru yükselen beton ormanlara benziyorlar. Karınca yuvalarının ormanların ayrılmaz bir parçası olması gibi aslında şehirler de doğanın ekolojik sistemin bir parçasıdır. Uzaktan hiçbir şey doğal görünmüyor olsa da, her şey doğadan geliyor. Etrafımızda her saniye gördüğümüz ve dokunduğumuz demir, beton, cam, hatta parkta oturup dinlendiğimiz banklar dahi dünyamızın bir parçasıdır. Doğanın tam göbeğinde olmamız rağmen, neden doğadan bu kadar uzağız?
Günümüzde insan nüfusunun yarısından çoğu, bir şehirde yaşıyor. Hayatımızı sürdürmek icin zorunlu hammadde ve enerji ihtiyacımız patlamış durumda. Bu ihtiyacı karşılamak için büyük kentlerde yaşam neredeyse bir zorunluluk haline geldi. Sürekli alışveriş yapıyoruz. Yapmak zorunda kalıyoruz. Bu zorunluluğun ortasında, ihtiyaçlarımızı fazlasıyla karşıladığımız enerji ve hammaddelerin günlük kullanıma uygun hale getirilen şekillerini nasıl tüketiyoruz?
Keşfetme Zamanı
Kalkınmış ülkelerin hepsinde israf sınırlarını aşan bir aşırı tüketim söz konusudur. Oysa her gün hiç düşünmeden satın aldıklarımızın çevremize doğrudan etkileri var. Durmaksızın satın aldığımız ve almaya devam ettiğimiz ürünlerle ilgili aslında hiçbir şey bilmediğimiz ortaya çıkıyor. Nerede, nasıl üretildiklerini, gezegenin diğer bölgelerine etkileri olup olmadığını ya da ambalajlarının nereye gittiğini bilmiyoruz. Etiketlerin insanlara göstermediği yüzünü görmenin ve insanlardan sakladıklarını keşfetmenin zamanı geldi.
Tüketim ve Reklam

Telefonlar, buzdolapları, televizyonlar, elektrikli büyük küçük ev aletleri… İnsanların her gün kullanmaya mahkum olduğu milyarlarca ürün, yaşamlarının vazgeçilmez birer parçası haline geldi. Yapılan alışveriş ve tüketim miktarları inanılmaz boyutlara ulaştı. Ancak insanları aşırı tüketime iten, sadece açgözlülük ya da lüks ihtiyaçlar değil.
Vitrinler, gazete ilanları, dev billboardlar, duraklardaki ilanlar, televizyonlar ve aklınıza gelebilecek her alanda gördüğümüz reklamlar, aslında bizleri düşündüğümüzden çok daha fazla etkiliyor ve tüketim hevesini tetiklemektedir. Reklam, tüketimi ve satın almayı durmaksızın daha da hızlandırmak için üreticilerin elindeki en güçlü silah. Bu silahı en iyi ve etkin şekilde kullanan Avrupa, Amerika gibi pek çok ülkeden birisi de; Japonya.
TOKYO: FİNANS YÖNETİMİNİN KALBİ
Raporu; tüketim biçimlerini sorgularken, öncelikle sizleri Japonya’ya terüvor. Japonya, tek başına dünya zenginliklerinin yüzde 15’ini üreten bir ülke. Bu miktar Almanya, Fransa ve Ingiltere üretiminin toplamına eşittir. Japonya’nın en büyük şehri ise Tokyo. 30 milyondan fazla insanın yaşadığı bir megapol olan Tokyo, aynı zamanda dünyanın da en büyük kenti. Bu şehir, New York ve Londra gibi dünyanın finans yönetim merkezlerinden biri olarak görülmektedir. Dünyanın en büyük metropolitan ekonomisi Tokyo’ya aittir. Dolayısıyla il tüketimin en yoğun yaşandığı Japon şehri de yine Tokyo. Ancak bu Japon kentinin de içinde bu konuda öne çıkan özel bölgeleri var. Örneğin; Shinjuku!
Reklam Krallığı Shinjuku
Shinjuku; Tokyo’nun reklam, ekonomi ve yönetim bakımından en özel ve önemli bölgelerinin başında geliyor. Tokyo Hükümetinin yönetim merkezi olan Tokyo Büyükşehir Hükümet Binası’nın da bulunduğu Shinjuku, aynı zamanda dünyanın en kalabalık tren istasyonuna da sahip. Dev bir açık vitrini andıran bölgede, km başına 20 bine yakın insan düşüyor ve bölgenin sokaklarında 4 bine yakın dükkan bulunmaktadır. Dolayısıyla bu sokakları günde 3 yüz binden fazla kişinin ziyaret ediyor olması hiç de şaşırtıcı değil. Shinjuku rengarenk görüntüleriyle başlı başına bir reklam panosu.
Reklam Bütçesiyle Yapılabilecekler
2. 322 Reklamın amacı tüketicinin tüketim miktarını arttırmaktır. Bütün dünyada her yıl ürünlerin tüketimini özendirmek için yaklaşık 400 milyar 928 euro harcanmaktadır. Bu dev rakam, zengin ülkelerin yoksul ülkelere yaptığı toplam yardımın beş katına eşit. Bu paranın yarısıyla bugün okula gidemeyen 100 milyon çocuk okutulabilir. Herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi sağlanabilir. Toprağın verimliliği arttırılıp, dünyadaki açlık sorunu çözülebilir. Yoksulluk büyük ölçüde
Günümüzde iyi bir vatandaş olma kriteri, neredeyse en bol tüketimi gerçekleştirmeye eşdeğer hale geldi. Çünkü tüketmek, ülke ekonomisini işletmek demek. Bir yandan reklamlar ve ilanlar insanlara tüketmelerini salikverirken, diğer yandan satın alma gücü olmayanlara da krediler veriliyor. Sonuc olarak insanlardan beklenen; tüketmek ve daha fazla tüketmek. Dünya gezegeninde böyle zenginlik hiç yaratılmamıştı. Shinjuku’da satın almak için bulunamayacak ürün yok. İnsanlara sunulan ürünler sınırsız. Shinjuku sokaklarındaki mağazaların ortasında duran insanlar, aslında doğadan çok da uzak değiller, aksine doğanın tam ortasındalar. Bu zenginlik ve bolluk modeline sahip olmak isteyen çok sayıda ülke var. Gezegenin en büyük tüketicilerinden Çin’de kullanılan televizyon ve cep telefonu sayısı Amerika’dan dahi fazla.
Shinjuku sokaklarındaki mağazalar adeta halk pazarlarını andırıyor. Bir insanın satın almak isteyeceği hemen her şeyi bulabildiği bu mağazalarda bulunan ürünlerin miktarları inanılmaz düzeye erişti. Bu mağazaların yayıldığı alana baktığımızda, aslında hayvanları yetiştirmek, etini, sütünü ve peynirini alabilmek için ihtiyaç duyulan otlaklar olduğunu görebiliriz. Yine insanların ihtiyaç duyduğu sebze ve tahılları yetiştirebilmek, evlerini yapabilmek için gereken hammaddeleri elde edebilmek için kısaca yaşamak için lazım olan her şey bu sokaklarda bulunuyor.
