
KARADENİZ’İN EZELİ DÜŞMANLARI
Boğaz bağlantılarıyla dünyanın en önemli denizlerinden biri olan Karadeniz, yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen sinsi atıklarla öldürülüyor.

Avrupa, Türkiye ve Kafkaslar tarafından çevrili olan Karadeniz, pek çok boğazla Ege ve Akdeniz vasıtasıyla Atlantik Okyanusu’na bağlanan bir içdenizdir. İstanbul Boğazı, Karadeniz’i direk olarak Marmara Denizi’ne bağlar. Canakkale Boğazı’yla ise Ege Denizi’ne bağlanır. Karadeniz’in, Keric Boğazı ile Azak Denizi’ne de bağlantısı vardır. Bu sular, Doğu Avrupa ile Batı Asya’yı ayırıyor. Derin suların, atmosferden oksijen alan yüzeye daha yakın sığ suyla karışmadığı dünyanın en genis meromiktik denizi olan Karadeniz’in derin sularının yüzde 90’1, anoksik yani oksijensizdir.
Karadeniz’in, Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinden Ege Denizi’ne akışı da dahil olmak üzere pozitif bir su dengesi vardır. Akdeniz suları da çift yönlü değişimin diğer yarısını oluşturacak şekilde Karadeniz’e dökülür. Karadeniz’in dışa akış suları daha soğuk ve daha az tuzlu olduğu için, daha sıcak ve tuzlu olan Akdeniz iç akış sularının üzerinden akarak yüzey sularının altında kalan oksijensiz sulara ulaşır. Dinyeper, Tuna ve Don başta olmak üzere, Karadeniz’in kuzey bölümü, Avrupa ve Asya nehir sistemleriyle de beslenir.
Denge Bozuluyor

Bir dönem, Karadeniz su seviyesi fark edilir değişiklikler gösteriyordu. Su seviyelerinin bu değişkenliği nedeniyle, denizin etrafını saran kabuk ve onunla bağlantılı oluklar kimi zaman yüzeye çıktı. Bazı kesin kritik su seviyelerinde etrafı saran su gövdelerinin birleşmesi rastlanır bir olaydır. Karadeniz’in dünya okyanus sistemiyle bağlantısı ise Türk boğazları vasıtasıyla gerçekleşiyor. Bu bağlantıları yok sayarsak, Karadeniz aslında okyanus sistemlerinden bağımsız bir göldür. Karadeniz su seviyesi oldukça yüksek olduğundan, Akdeniz’le birbirlerine akarlar. İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Karadeniz’le Marmara Denizi’ni ve Ege Denizi’ni birbirine bağlar. 1960’lardan sonra Karadeniz kıyı şeridinde yaygınlaşan endüstriyel yapılar ve büyük bir barajın inşası; havzanın yıllık değişkenliğinde artışa sebep oldu. Kiyi bölgelerde bu değişimlerin biyolojik etkileri bazı alg türlerinin diğer türlerle mücadelesine ve sonuç olarak da artışına sebep oldu. Üstelik kendi kendini üretebilen bazı deniz anası türleri de Karadeniz sularında kendini gösterdi. Bazı mikroorganizmalar ise onlarla beslenen yeni türlerin Karadeniz’de tespit edilmesinden sonra ortaya çıktı. Karadeniz sularındaki tür değişiklikleri, suyun pH seviyesine kadar etki ederek önemli seviyeler yarattı. Kirliliği azaltma ve yeni düzenlemeler getirme çabaları, 1990’li yıllarda Karadeniz ekosisteminin bazı bölümlerinde iyileşmeler sağladı. Karadeniz, bu iyileşmeyi en çok da Avrupa Birliği üyeliği çerçevesinde kirli su arıtma tesisleri kuran Romanya, Slovakya, Macaristan ve Bulgaristan’a borçlu.
Tuna Yoluyla Kirleniyor

Karadeniz yıllardır çevresindeki ülkelerden dökülen atıklarla kirletiliyor. Her yıl yaklaşık 10 milyon ton organik madde ve 400 bin ton kadar da petrol kökenli kimyasal atıkla Karadeniz’in adeta sonu hazırlanıyor. Almanya’da doğan Tuna Nehri, geçtiği tüm Avrupa ülkelerinin zehirli endüstriyel atıklarını Karadeniz’e taşıyor. Dinyeper ve Dinyester nehirleri ise Rusya ve Sovyetler’den ayrılan ülkelerin atıklarını getiriyor. Tuna, Dinyeper ve Dinyester nehirleri kanalıyla Karadeniz’e boşalan Avrupa ve Rusya’nın sanayi atıkları; Karadeniz’de yaşayan balık türlerinin bazılarının nesillerinin tükenmesine yol açtı bile. Karadeniz’in karşı karşıya kaldığı ve içten içe onu tüketen bu tehdit karşısında yetkililer ise Rio Sözleşmesi maddelerinin uygulanmasını istiyor.
Avrupa’nın Çöplüğü

Irmaklar yoluyla, Karadeniz’de çok büyük bir kirlilik oluştu. Türkiye atıklarının endüstriyel olmadığını ileri sürerek zaten pek çok ülkenin kimyasal atıklarını sindirmeye çalışan Karadeniz’de ekstra bir kirliliğe neden olmamaya çalıştıklarını belirtiyor. Karadeniz’de balık neslinin azalmasının başlıca nedeni uzun yollar katederek taşınan atıklar. Bütün Avrupa’nın sanayi pisliği bu özel denizde birikiyor. Tıpkı bir çöplük gibi. Yıllar önce içindeki balık türlerinin çeşitliliğiyle dikkat çeken Karadeniz’de kirlilik yüzünden balık sayısı her gün biraz daha azalıyor. Bazı canlılar kirliliğin üst limitlerine kadar yaşayabilirken, balıklar oksijen seviyesindeki ani düşüşlere uyum sağlayamıyor. Endüstriyel atıklarını nehir sistemlerine bırakan ülkelerin sorumluluk almak istememesi ise çok şaşırtıcı değil. Olayın büyütüldüğünü iddia eden yetkililere verilecek en iyi cevap, balık ölümleri olacak.

Saatli Bombaya Dönen Sular Karadeniz’in oksijensiz katmanında kükürt ve hidrojen gazları birikiyor ve bu gazlar suda erimiş olarak da bulunuyor. Bilindiği üzere, bu gazlar patlama riski taşımıyor. Karadeniz’e atık boşaltılmaması için Rio Sözleşmesi ile birlikte uluslararası çevre kanunları düzenlenmesi gerekmektedir. Karadeniz’i kirleten ülkeler, uluslararası sözleşmelere ve kurallara uymaya yasal olarak mecbur edilebilir mi? Böyle bir çalışma başlatılsa sonuçlar ne zaman alınır? Bu soruların cevaplarını bulmak için daha çok beklenecek gibi görünüyor. Nehirler aracılığıyla durmadan 18 ülkenin atıklarını taşımaya çalışan Karadeniz, bu atıklarla hızla kirleniyor. Atıklar denizi patlamaya hazır bir saatli bombaya çeviriyor. Kapalı bir deniz olmasının dezavantajlarından birini tam burada yaşayan Karadeniz sularının yenilenmesi, diğer denizlere göre daha uzun zaman aliyor. Dolayısıyla atıkların yarattığı zararın telafisi ve suların Taunasının eski hale dönmesi çok Uzun sürede gerçekleşebiliyor.
Bu arada denizde yaşayan canlıların kaybı da yenilenme sürecini olumsuz etkiliyor.
Petrol de Karadeniz’e Akiyor

Karadeniz’e organik maddelerin yanı sıra her yıl binlerce ton petrol de karışıyor. Atıklar bu kadarla da kalmıyor. İnorganik azot, inorganik fosfor, organik fosfor, demir ve çinko gibi atıklar da Karadeniz sularına dolmakta. Denize dökülen maddelerin çoğu, özellikle de kimyasal türler denizde yaşayan milyonlarca organizmayı etkiliyor. Atıklar deniz suyunda ve dibinde yaşayan organizmalarda büyük ve kalıcı etki yaratmaktadır. Bu organizmalar balıkların başlıca besin kaynağı. Zincirleme reaksiyonun başladığı yer de tam olarak bu organizmalar. Zehirli atıklardan ilk önce bu organizmalar etkileniyor. Daha sonra onları yiyen balıklar. Ardından bu balıklarla beslenen kuşlar… Böylece besin zincirindeki tüm türler tehlike altına giriyor. Bu kirlilikte rolü bulunan her ülke, kendi alanında çözüm üretmelidir. Karadeniz gibi eşsiz bir su kaynağında giderek artan kirliliği önlemek ve sürdürülebilir yaşam kaynağı olarak kullanımını sağlamak için dünyaca duyarlılık ve farkındalık gerekmektedir.
