
Yenilenebilir Enerjiler: RÜZGARIN GÜCU
Gezegenin elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak için kullanılan alternatif yöntemlerden biri rüzgar çiftlikleri. Bu bölümde beyaz “papatya” tarlalarına uzanıp, rüzgarın gücünü ölçeceğiz!
Rüzgâr gücü, elektrik, mekanik güç ve pompalama gibi enerjileri üretmek için rüzgar enerjisinin kullanılmasıdır. Rüzgar gücünün elektrik üretiminde kullanıldığı alanlar rüzgar tarlalarıdır. Bu tarlalarda toplu halde rüzgar türbinleri bulunur. Ve rüzgar tarlaları okyanus ve denizden gelen güçlü rüzgarların kullanılmasını mümkün kılmak için genellikle açık alanlara kurulmaktadır. 1980 yılında Amerika Crotched Dağı’na kurulan 20 kadar rüzgar türbini, bilinen ilk rüzgar tarlası olarak kayıtlara geçmiştir. Gelişmekte olan ülkeler de eğilimi takip ediyorlar. 2020 yılında kurulu rüzgâr enerjisi gücünü 7,2 gigavata çıkarmayı, enerji talebinin yüzde 12’sini rüzgârdan karşılamayı hedefleyen Mısır, şu sıralar kıyılarında dört yeni rüzgâr tarlası yaratmanın peşinde, Kızıldeniz boyunca 700 kilometrekarelik bir alanı sadece rüzgân enerjisi yatırımları için ayırmış durumda.

Rüzgar Enerjisinin Avantajları
Rüzgar enerjisi fosil yakıtlar için bir alternatiftir. En önemli özelliği ise yenilenebilir bir enerji olmasıdır. Ayrıca bol miktarda doğada bulunur ve hem temizdir hem de işlem görürken sera gazı etkisine neden olmamaktadır. Rüzgâr gücü, fosil yakıt güç kaynakları gibi yakıt tüketmez ve hava kirliliğine sebep olmaz. Maliyeti oranı da diğer enerji türleriyle kıyaslandığında daha azdır.
Rüzgar Enerjisinin Dezavantajları
Rüzgar tarlalarının kurulacağı alanlar en sık karşılaşılan sorundur. Şehirlerin tepeleri ya da açık alanlarına rüzgar tarlaları kurulması genelde hoş karşılanmıyor. Çünkü görüntü kirliliği yarattığı inancı hakim. Kuşların ve özellikle yarasaların da tarlalardaki türbinlerin pervanelerine takılması ayrı bir sorun olarak görülmekte ve endişe yaratmakta. Ancak diğer enerji kaynakları üretim süreçlerinde yok edilen türler düşünüldüğünde bu zarar oldukça hafif kalmaktadır. Rüzgar enerjisi kullanımındaki bir diğer dezavantaj ise rüzgar gücünün dengesiz bir enerji olmasıdır çünkü sadece rüzgar olduğunda kullanılabilir. 2009’un sonunda dünya çapındaki rüzgar güç jeneratörlerinin ürettiği enerji miktarı, tüm dünyada kullanılan elektriğin yüzde 2’si idi. Enerji üretimi, hızlı bir şekilde artmaya devam ediyor. Günümüzde 80’in üzerinde ülkede ticari olarak rüzgâr gücü kullanılmaktadır ve dünyadaki rüzgar enerjisi üretimi her yıl yüzde 30 artmaya devam etmektedir.
Tehachapi Rüzgar Tarlası

Dünyanın en büyük rüzgar enerjisi kompleksi Amerika’nın Kaliforniya eyaletine bağlı Tehachapi’de bulunuyor. Tehachapi tepelerinde rüzgar enerjisi elektriğe dönüşüyor. Kaliforniya yenilenebilir enerji konusunda her zaman önde gelen bölgelerden biri olmuştur. Tehachapi’deki tarlada bulunan rüzgar enerjisi panelleri 200 bin ev için gereken elektriği üretiyor. Kaliforniya’da Tehachapi dışında Altamont ve San Gorgonio rüzgar tarlaları da bulunmaktadır. İnsanın dünya üzerindeki baskısını azaltmak, özellikle de kirletici enerjilerin etkisini asgariye indirmek için kullanılan yeni yöntemlere alışmak gerekmektedir. Rüzgar enerjisi sadece yeni değil, aynı zamanda heyecan verici yöntemlerden biri.
Rüzgar saatte 10 kilometrenin üzerinde esmeye başlayınca rüzgar panelleri çalışmaya başlar. Uzun vadede panelin yararlı olabilmesi için ortalama 20 – kilometre/saat rüzgar gerekir. Avrupa’nın önde gelen rüzgar enerjisi üreticileri İspanya, Almanya ve Danimarka’dır. Rüzgarlı ve denize bakan vadileriyle rüzgar tarlaları konusunda Avrupa’da ikinci büyük potansiyele sahip ülke ise Fransa. Bununla birlikte rüzgar tarlası yöntemi Fransa’da hala çok yaygın değildir. Danimarka’da elektriğin yüzde 25’i. rüzgardan elde edilmektedir. Amerika’yı ele aldığımızda, tüm ülkenin elektrik enerjisi ihtiyacının tamamı olmasa dahi, yüzde 30, 40 hatta 50’si rüzgardan elde edilebilir. Bazı bilim adamları dünyada herkese yetecek kadar elektrik üretimi için yeterli rüzgar olduğuna inanmaktadır.
Okyanusun Ortasında Tarla

Tarih boyunca özellikle Avrupa’da geçim kaynağı olarak görülen denizler, bu kez rüzgarı yakalamak için insanlara yardım ediyor. 1991’de dünyanın ilk okyanus rüzgar tarlası Danimarka tarafından 11 türbinle Atlantik sahiline kuruldu. O günden sonra denizden rüzgar enerjisi elde etme projeleri birbiri ardına hayat buldu ve bugün Avrupa’da denizin ortasında 20’ye yakın rüzgar tarlası bulunuyor. Ve bu sadece başlangıç. 2020’ye kadar hayata geçmesi planlanan 150’ye yakın denizde rüzgar tarlası projesi var. Amerika’da ise tam tersine, suda rüzgar tarlası projeleri ülkeyi zorluyor.
Rekabetin Sebebi
Avrupa, rüzgar enerjisi konusundaki gelişmelerden finansal olarak mükafatını uzun süredir almakta. Hatta bazı ülkelerde rüzgar enerjisi üreticilerine düşük faizli kredi imkanları dahi sağlanıyor. İrlanda’da yenilenebilir enerji üreticilerine vergi affı getiriliyor. Ayrıca bazı bölgeler, karasal olarak yeterli kaynağı sağlayabilecek rüzgarlı araziler yönünden fakir. Bu da Danimarka, Almanya ya da Büyük Britanya gibi rüzgarın denizde daha güçlü, istikrarlı ve zengin olduğu ülkelerin rüzgar endüstrisinde bir rekabet yaratmalarını sağladı.
Amerika’daki Girişimler
Amerika’nın orta batısı, karasal rüzgar tarlaları açısından oldukça zengindir ve ülkede şimdiye dek en bilinen denizde rüzgar tarlası girişimi Rüzgar Burnu adlı projedir. Proje çerçevesinde, Massachusetts’ten millerce öteye kadar denizde uzanan türbinler yapılacaktı. Denize rüzgar tarlası kurulması ihtimali dahi eleştirilerin hemen yükselmesini sağladı ve bölge sakinlerinin büyük çoğunluğu manzaralarının bozulacağı gerekçesiyle projeye itiraz ettiler. Greenpeace gibi çevre örgütleri ise projeyi sonuna kadar destekledi. Bunun dışında New York, Long Island’da önerilen başka bir deniz tarlası projesi, vali ve çevre örgütleri tarafından onaylanmış ve eyaletin enerji ihtiyacının önemli bir kısmini karşılayacağı tahmin edilmişti. Günümüzde Amerika’daki diğer denizde rüzgar tarlası projeleri; Nai Kun ve Teksas’taki Galveston Offshore Wind isimli projelerdir.

Daha Derin Projeler
Ulusal Rüzgar Teknoloji Merkezleri’nin yürüttüğü laboratuar çalışmaları ile deniz sularının daha da açıklarına, denizin derinliklerine rüzgar çiftlikleri kurma fikirleri geliştirildi. Açık denizlerde rüzgar daha sert, güçlü ve sürekli olduğundan elektrik enerjisini daha düşük maliyetlerle elde etme fikri oldukça ilgi çekti. Bu teknolojinin daha da gelişerek yaygınlaşacağı ve 10 yıl içinde elektrik enerjisi üretiminde hızlı bir yol alınacağı öngörülüyor. Peki denizaltındaki bu tarlalar denizin ne kadar derininde kurulabilir? Uzmanlar buna henüz kesin yanıtlar veremiyor olsa da, şimdilik 20-30 metre olarak öngörülen derinlik düşünüldüğünde, 5 metre ya da daha fazla kısmı denizin dibine batırılan günümüz çelik türbinlerinin monopol yapısı, artık pek kullanılabilir değil. Kıyı şeritlerinde kullanılan doğalgaz ve petrol çıkarım alanlarının yüzen platformları monopollerin yerini alabilir. Bu projeler bilim adamları tarafından şimdilik bilgisayar ortamlarında tasarım aşamasında tutuluyor. Ancak rüzgar tarlalarının denizlerin ortasında yarattığı olağanüstü görüntülerin, en az karadaki tarlalar kadar ilgi çekici olduğu kesin.

